Manda ve Koruma Nedir?
Manda ve himaye, I. Dünya Savaşı’ndan sonra galip güçler tarafından, mağlup devletlerin topraklarının veya egemenliklerinin bir kısmını uluslararası bir rejim altında yönetmek için kurulan bir sistemdir. Bu sistem, Milletler Cemiyeti’nin 1920’de Paris Barış Konferansı’nda kabul ettiği Milletler Cemiyeti Sözleşmesi’nin 22. maddesinde tanımlanmıştır.
Manda ve Koruma Sisteminin Amaçları
Manda ve himaye sisteminin temel amacı, savaşta yenilen devletlerin topraklarının veya egemenliklerinin bir kısmını, kendilerini yönetebilecekleri zamana kadar uluslararası bir rejim altında yönetmektir. Bu sistem ayrıca, galip devletlerin bu toprakları sömürgeleştirmesini önlemeyi ve uluslararası barış ve güvenliği sağlamayı amaçlar.
Manda ve Protektora Sistemi Türleri
Manda ve himaye sistemi üç ayrı tipte uygulanıyordu:
Tipi’ye Gönder: Bu tür yetkiler “A” sınıfı ülkelere verilmektedir. Bunlar kendi başlarına yönetebilecekleri düşünülen ülkelerdir. Bu ülkelerde manda yöneticisi yalnızca dış ilişkiler ve savunma alanında yetkiye sahiptir.
B Tipi Manda: Bu tür bir yetki “B” sınıfı ülkelere verilir. Bu ülkeler kendilerini yönetebilecekleri düşünülmeyen ülkelerdir. Bu ülkelerde yetki yöneticisi iç ve dış ilişkiler ve savunma alanında yetkiye sahiptir.
C Tipleri Gönder: Bu tür bir manda “C” sınıfı ülkelere verildi. Bu ülkeler kendi başlarına yönetilemeyen ve sömürgeleştirmeye uygun görülen ülkelerdir. Bu ülkelerde, manda yöneticisi iç ve dış ilişkilerde ve savunmada tam yetkiye sahiptir.
Manda ve Protektora Sisteminin Türkiye Üzerindeki Etkisi
Birinci Dünya Savaşı’nda mağlup olan Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları, Milletler Cemiyeti tarafından manda ve koruma sistemi altında yönetilmek üzere çeşitli devletlere verildi. Bu içerikte,
Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap toprakları Fransa ve İngiltere’ye manda olarak verildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu toprakları, ABD’nin himayesi altına alınmasının yanı sıra Fransız ve İngiliz mandalarına da verildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1920 yılında Misak-ı Milli kararlarını kabul ederek bu toprakların manda ve korunmasına karşı çıktı. Bu karar doğrultusunda Türk Kurtuluş Savaşı başlatıldı ve Türkiye’nin bağımsızlığı 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması ile tanındı.
Manda ve Koruma Sisteminin Sonu
Manda ve himaye sistemi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Milletler Cemiyeti’nin dağılmasıyla sona erdi. Bu sistemin yerini Birleşmiş Milletler’in “bağımsızlığa ulaşmaya yardım” sistemi aldı.
Manda ve Himaye Sisteminin Değerlendirilmesi
Manda ve himaye sistemi, I. Dünya Savaşı’ndan sonra galip gelen devletler tarafından kurulan bir sistemdir. Bu sistem, savaşta mağlup olan devletlerin topraklarını veya egemenlik alanlarının bir kısmını, kendi başlarına yönetebilecek duruma gelinceye kadar uluslararası bir rejim altında yönetmeyi amaçlamaktadır. Manda ve himaye sisteminin bazı olumlu yönleri olduğu gibi bazı olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Olumlu yönlerinden biri, bu sistemin savaşta mağlup olan devletlerin topraklarının tamamen sömürgeleştirilmesinin önlenmesine yardımcı olmasıdır. Olumsuz yönlerinden biri de bu sistemin manda ve himaye altındaki ülkelerin bağımsızlığını geciktirmesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, manda ve manda sisteminin olumsuz yönlerine karşı çıkmış ve Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. Bu savaş sonucunda Türkiye bağımsızlığını kazanmış, manda ve himayeden kurtulmuştur.
Manda ve Koruma Sisteminin Türkiye’ye Etkisinin Değerlendirilmesi
Manda ve himaye sistemi Türkiye’nin bağımsızlığı için önemli bir tehdit oluşturuyordu. Türkiye bir manda veya himaye altına alınmış olsaydı, büyük ihtimalle kendi kaderini tayin hakkını kaybederdi. Bu, Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manda ve himaye sistemini reddetmesi, Türkiye’nin bağımsızlığını korumada önemli bir adımdı. Bu adım sayesinde Türkiye kendi kaderini tayin hakkını elde etti ve bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürdü.
Bir yanıt bırakın